Önizleme

10 Haziran 2011 Cuma

Mardinwood...Yılmaz Özdil..hurrıyet

10 Haziran 2011 Cuma, Yılmaz Özdil Hürriyet



“Amerika’da Hollywood, Hindistan’da Bollywood, Mardin’de Mardinwood olacak.”
Böyle dedi
“usta” yönetmen.
*

Dean Mardin mesela.
Aslen Mardinlidir.
ABD’ye göçtü...
Martin oldu.

*

Aslına bakarsanız, Hollywood’u da AKP kurmuştur bi nevi... Çünkü, Amerikan sinemasının merkezi en başta New York’tu. İlk filmler orada çekilmişti. Ancak, filmlerin çekiminde ve gösteriminde kullanılan cihazların patent hakları, “ampul”ü icat eden Edison’a aitti. Herhangi biri film çektiğinde, Edison’un avukatları gırtlağına çöküyor, çatır çatır telif hakkı alıyordu. Yüklü telif ödeyen sinemacıların eline beş sent bile kalmıyordu. N’aapsınlar? Ampulcü’nün şerrinden bıkan bi yapımcı, Los Angeles’ın mütevazı kasabası Hollywood’u keşfetti. Kuş uçmaz kervan geçmez, sota bi yerdi. Ampulcü’nün kolu buraya kadar uzanamazdı. Hem zaten sınırın dibiydi, çok sakatlık olursa Meksika’ya kaçarız abi diye düşündüler, ilk film stüdyosunu kurdular. Ampulcü uyanana kadar, iş işten geçti, Hollywood Hollywood oldu.

*

Yani, şimdi bizim ampul partisi çıkıp, Hollywood’u
bize borçlusunuz dese... Haklı.

*

Gel zaman git zaman, sene 2002, hiç unutmam. Bu Hollywood’un efsanesi Star Wars vizyona girecek, dünya ile aynı anda Türkiye’de...
O zamanlar Star gazetesinde çalışıyorum, e filmin adı da star’lı, bu fırsat kaçmaz, iki sayfa ayırdık, 18 sütun, zannedersin George Lucas babamızın oğludur... Neyse, filmin karakterlerini tek tek tanıttık, Obi Van Kenobi
haso delikanlıdır, Darth Vader puşttur, Yoda ucubedir ama akıllı heriftir filan, döşendik. Ertesi sabah, bi telefon
geldi. Ağrı’dan... “Tebrik ederim ama” dedi, “burada sinema salonu yok!”

*

Dünya ile aynı anda...
Ağrı hariç.

*

Sonra, 2005 geldi. Bu sefer, Star Wars’ın yeni versiyonu vizyona girecek, dünya ile aynı anda Türkiye’de... 2002 utancımdan aklıma geldi, aradım Ağrı’yı, açıldı mı kardeş? Açılmamıştı.

*

Bu bağlamda...
Mardinwood’u aradım.

*

- Hayırlara vesile olsun.
- Sağ olasın.
- Sinema var mı orda?
- Yok.

*

Mardinwood’un ilk filmi, komedi türünde sanırım...

*

Çünkü, bırak wood’u muud’u, sinema salonu yok Mardin’de... “Mardinwood yapıcaz” diyen başbakana, miting meydanından biri seslense, “hadi beni sinemaya götür” dese, gözüne gaz sıksan yeridir! Güya sinema festivali ayaklarıyla uyduruk bi salon ayarladılar, minibüs kadar, festivalden festivale açılıyor, festival bitti mi, kapanıyor. En yakın sinema, Kızıltepe’de... Dünyanın her yerinde
ilçeden şehre gelinir
sinemaya, Mardin’de
şehirden ilçeye gidiliyor!

*

Aramışken...
Ağrı’yı da aradım.
2011, yok.

*

MGK’ya dilekçemdir...
Ermenistan’a kapı mapı açmaya çalışacağınıza, siz
önce Ağrı’ya sinema salonu açın. Ermenistan halkının refahını bilahare düşünürüz.

*

Güroymak... Cumhurbaşkanımız
“Norşin” yaptı. Aferin de... Hani Bitlis’te sinema?

*

Malazgirt.
1071 birader...
Hâlâ yok.

*

Harran’a maharetmiş
gibi Oscar’lı sanatçıları götürüyorlar göstermeye, üniversitesi var, sinema
salonu yok. Şırnak’ta yok. Tunceli’de elektriği olmayan köylere çamaşır makinesi dağıtıyorlar, sinema salonu yok. Kilis’te işporta tezgâhı gibi, seyyar... Iğdır’da yok.

*

Bir evlat askere gitmiş, bir evlat terörist olmuş, bir evlat tarlada mayına basmış, devletle-örgüt arasında sıkışmış çaresiz bir aile, zorunlu göç... Nedir bu? Mahsun Kırmızıgül’ün Güneşi Gördüm’ü... “Açılım” filmi... Nerede çekildi? Kağızman’da... Kağızman’da sinema yok.

*

Güneşi gördün de...
Ahali nasıl görecek?

*

Şimdi diyeceksiniz ki,
sanki her şeyimiz tamam da, sinema salonlarımız mı eksik?

*

E ben de onu merak ediyorum tatlım... Her
şeyimiz tamam da, Mardinwood’umuz mu eksik?


MUHALİF ÇİZGİLER..

https://www.facebook.com/pages/Karikat%C3%BCrler-Muhalif-CIZGILER/186115531419562

mustafa ataser - KIRINTILAR

FAKİR FUKARA KİME OY VERECEK? ..EMİN ÇÖLAŞAN

9 Haziran 2011
Emin Çölaşan Sözcü gazetesi yazarıGEÇEN pazar günü çok yaşlı bir yakınım için alışveriş yapmaya çıktım. Fazla yürümeye üşendim, onun için en yakındaki markete girdim. Orada hizmet veren bir çocuk var. Beni tanıdı, yanıma geldi. Kendisine sordum: Kime oy vereceksin? Aramızda aynen şu konuşma geçti:
-Emin Bey AKP’ye vereceğim.
-Neden?
-Daha iyisi yok.
Aldığı parayı sordum. Asgari ücret alıyor, günde yaklaşık 14-15 saat orada hamallık yapıyor. Aldığı paranın dörtte birini de yol parası olarak harcıyor. Onu biraz uyardım:
-Aslanım bak, seni bu kadar sömürüyorlar. Senin AKP’li patronun ise bir eli yağda, bir eli balda. Sana bu çalışma kışullarında bile asgari ücret veriyor, açlık çektiriyor. Senin kafan hiç çalışmıyor mu, bunlara nasıl oy vereceksin?
Ayaküstü, yaklaşık 10 dakika konuştuk. Sessiz konuşuyoruz ki, öteki müşteriler duymasın ve çocuğa laf gelmesin.
Onu durumu uzun uzun açıkladım. Onun ve onun gibi milyonlarca insanımızın alın terini ve emeğini sömürenlerin nasıl köşeyi döndüklerini, siyasette bile nasıl söz sahibi olduklarını dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Önce nuh diyor, peygamber demiyordu. Yavaş yavaş aklı yatmaya başladı. İçeri girip kasada oturan türbanlı kıza ödeme yaptım. Çıkarken beni bekliyordu.
-Emin Bey dedikleriniz doğru. Bunları şimdiye kadar bana kimse anlatmamıştı. Peki ben ne yapayım, oyumu kime vereyim?
-Ben sana parti ismi verecek değilim. Bunlara verme de, kime verirsen ver.
O gencin paar günü kime oy vereceğini elbette bilemem. ama söylediklerimden etkilendiğini gördüm ve mutlu oldum. Birileri, çevrelerindeki bu horlanan, sömürülen, ayın sonunu getiremeyen insanlara gerçekleri açıklamalı. Örneğin, evlerine gıda yardımı, kömür gönderilen insanlara şu gerçeği çok net, açık bir biçimde anlatmalılar:
“Bak kardeşim, bu iktidar seni işsiz bıraktı. İş arıyorsun ama bulamıyorsun. Ama onlardan torpilli olanların hepsi işe alınıyor. Sana ve ailene ise çoğunlukla son kullanma tarihi geçmiş makarna, nohut, salçayı yutturuyorlar. Üstelik bu yardımı kendi ceplerinden yapmıyorlar. Devletin ve milletin parasını kullanıyorlar. Seni uyutmak için, sosyal patlama olmasın diye bu utanmaz herifler seni ve aileni kullanıyor, sonra da hiç sıkılmadan senden oy istiyorlar. Sen yardım paketini al. Ananın ak sütü gibi helaldir. Ancak oyunu seni bu duruma düşürenlere, ele güne muhtaç edenlere verme. Verirsen sana yazıklar olsun.”
***
AKP takımı şimdi yeniden, tam da seçimden önce din sömürüsüne, din tüccarlığına bir kez daha soyundu. Şimdi dillerinde, imam hatip okulları sömürüsünü doladılar. Efendim Cizre’de PKK‘lılar imam hatip öğrencilerinin yurduna molotof kokteyli atmış, bu ne ayıpmış, din düşmanlığı imiş.
Sadece imam hatip yurduna değil, hangi okula ve öğrenci yurduna böyle bir saldırı yapılırsa ayıptır ve suçtur.
Hepimiz biliyoruz, bunlar imam hatip okullarını kendi partilerinin, arka bahçesi, oralarda okuyan fakir fukara çocuklarını ve ailelerini de kendi oy depoları olarak görürler. İmam hatip sömürüsü dillerinden hiçbir zaman düşmez.
Tayyip her seçim mitinginde bağırıp çağırıyor. İsmet İnönü‘ye bindiriyor, ucuz ve anlamsız sözlerle onu yerin dibine soktuğunu zannediyor!
Şimdi kendisine sorayım:
İmam hatip okullarını (hem de aynen bu isimle) kim açtı? İsmet İnönü.
Amaç son derece kutsaldı. Halkı cahil hocaların ve din tüccarlarının elinden kurtarmak gerekiyordu. Devletin bu okullarında aydın kafalı din adamları yetişecekti.
Peki sonraki yıllarda imam hatip okullarını kim, hangi siyasetçi geliştirdi?
Tayyip’in şimdi bire bir hedef aldığı Süleyman Demirel.
En çok imam hatip okulunu kim açtı?
Tayyip’in şimdi üzerine savcılarv sevk ettirdiği, 12 Eylül lideri Kenan Evren.
Mitinglerde bağırıp çağırmak, devlet parasıyla düzenlenen törenlerde nutuk atmak, insanları suçlamak kolay. Yakın tarihimizi biraz olsun bilmiyor. Orada senin tayfalarının yanında hiç kimse ortaya çıkıp “Tayyip ağzından çıkanı kulağın duysun. Yalan söylüyorsun, bunları bilmiyorsan öğren” diyemez. Dediği takdirde derhal coplanır, üzerine biber gazı sıkılır ve içeri atılır.
İmam hatipli çocuklar çoğunlukla fakir ailelerden gelir. Ailelerin amacı çocuklarının hem din eğitimi almaları, hem de gelecekte bu alanda çalışıp kadrolu din adamı olması idi.
Ama burada AKP iktidarı, amacı saptırdı.
Şimdi sömürü çarkının temelinde bu çocukları yönlendirip üniversitede özellikle sosyal bilimler okutmak, kaymakam, vali, hakim ve savcı olmalarını sağlamak var!..
Ve bu uygulama son hızıyla devam edip gidiyor. Arka bahçe, sömürülen fakir fukara ailelerin ve onların evlatlarının sırtından işte böyle kuruldu.
Patronların, para babalarının, malı götürenlerin, keyfi gıcır olanların, Türkiye’nin soyulmasına ve peşkeş çekilmesine razı olanların, bir eli yağda bir eli balda yaşayan Fethullah tayfasının AKP’ye oy vermesini anlarım.
Ama garibanların, namerde muhtaç edilenlerin bunlara arka çıkmasını anlamak mümkün değil.
Bunu niçin yapıyorlar?.. Çünkü üzerlerinde sahte bir “Müslümanlık, din sömürüsü” fırtınası estiriliyor. Bunların oy verdiği siyasetçi takımı yanlarında yüzlerce koruma ile cuma namazına gidiyor, hangi camiye gidileceği daha önceden medyaya haber verilip kameraların gelmesi sağlanıyor. Alınlarını secdeye koyarken namazı değil, biraz sonra kime hangi kazığı atacaklarını, hangi yandaşa hangi avantayı sağlayacaklarını düşünüyorlar. Allah böyle namazları kabul etsin!
İkincisi, çok akıllıca bir plan uygulayıp medyanın çok büyük bir bölümünü de ele geçirmeyi başardılar. Milletin beyni her gün bunların televizyon ve gazeteleri tarafından yıkandı ve yıkanıyor.
En büyük yalanlar atıldı. “En büyük Tayyip” diye gece gündüz haykırıldı.
Ezilen, sömürülen, ayın sonunu getiremeyen, borç içinde yaşayan kitlelerin önemli bir bölümü uyutuldu, oyuna getirilip bunlara oy vermesi sağlandı.
Bir seçime işte böyle giriyoruz.
Uyan ey milletim, artık uyan. Gerçekleri gör, seni inletenleri, Allah peygamber diye diye seni uyutup, senin sırtından malı götürenleri lütfen gör artık!
SÖZCÜ

ilkkursun

TAYYİP EKRANLARDA! ..EMİN ÇÖLAŞAN

09 Haziran 2011 Perşembe, 10:13 tarihinde Emin Çölaşan Sözcü gazetesi



TAYYİP televizyon kanllarına çıkıp karşısına oturtulan “Gazetecilerin (!)” sorularına yanıt veriyor. Bir bölümü kendisine biat etmiş, bütün gücüyle AKP’yi destekleyen medya patronlarının personeli. Soruları tamamen çanak sorular. Liderlerini zora sokacak bir tek soru ve görüş yok. Tamamen şike.
İkinci grupta ise Mehmet Ali Birand gibi dolandırıcılıktan hapis cezası almış tipler var. Yahu koskoca başbakansın,insan bu suçtan ceza almış birinin karşısına oturur mu?
Ekranda Tayyip‘e hiç utanıp sıkılmadan şike sorular soran bu gazeteciler, patronlarından korkarlar… Çünkü patronları Tayyip‘ten korkar. Sıkı mı ters bir soru sormaları! Sıkı mı herhangi bir konuda onun söylediklerine itiraz etmeleri!..
Medya patronları Tayyip’in kucağında çünkü devlet ve hükğmetle milyarlarca dolarlık işleri var. Ekranda Tayyip’in karşısına oturtulan gazeteciler ise patronlarının kucağında, onların emir kulu!
Allah korusun, yanlış bir soru sorup işten kovulsalar!.. Onun için şike yapacaksın, kolay sorular soracaksın, yanıt alamazsan üzerine gitmeyeceksin, hatta soracağın soruları önceden verip majestelerinin onayını alacaksın!
Tayyip o ekranlarda bizim gibi düşünen gazetecilerin karşısına oturabilir mi? Asla, kesinlikle oturamaz.
Bir de Sabah gazetesine bakıyorum. AKP’nin en büyük destekçisi. CHP‘nin en büyük karşıtı olan bu gazete, şimdi paralı CHP ilanlarını hem de tam sayfa yayınlıyor! Nerede kaldı ilkeler, nerede kaldı inançlar!
Demek ki parayı veren düdüğü çalıyor, Sabah’ın sayfalarını istediği gibi kullanması mümkün oluyor.
Sözcü ilkeli, Sözcü AKP reklamlarına kapalı. O iş bize gelmez, parası bize hayır getirmez.
SÖZCÜ


ilkkursun

Din elbisesini tersten giyenler.... Emin Çölaşan-SÖZCÜ

10 Haziran 2011 Cuma, 08:02 tarihinde Emin Çölaşan Sözcü gazetesi yazarı tarafından eklendi
Emin Çölaşan Sözcü gazetesi yazarıNUR-JUVAZİ; EREN Erdem genç bir yazar. “Abdestli Kapitalizm” gibi çok ilginç bir kitap yazmıştı. Şimdi yeni çıkan son kitabı elimde:“Nurjuvazi. Din Elbisesini Tersten Giyenler.” (Togan Yayıncılık)

Kitabın kapağını görünce zaten etkileniyorsunuz.

Lüks bir Mercedes, üzerinde manken gibi, örtülü bir kadın ve Fethullah’ın kelle resmi.

Türkiye’nin durumunu özetleyen bir kapak.

Hemen birkaç başlık vereyim:

**Din maskeli talan… Jip, villa ve maun…

**Haramzadeler ve haremzadeler…

**Haremzadelerde çok eşlilik…

**Fethullah Gülen ve nifak…

Bu başlıklar kitabı zaten özetliyor!

***Peygamberimiz buyurmuş: “Haramzadeler (haram yiyenler) cennete giremez.”

Günümüzde iktidarı ele geçirip nice haramlar yiyen, devletin ve milletin malını yandaşlara, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çeken tiplerle yüz yüzeyiz.

Bir yanda dört elle sarılır gibi göründükleri, ağızlarından düşürmedikleri Kuran-Kerim ve din tüccarlığı, öte yanda arşa yükselen hırsızlık, yolsuzluk, vurgun, eşi dostu zengin etme kepazeliği.

Eren Erdem kitabında okurları bir yanda Kuran’ı Kerim’in gerçek mesajlarıyla, öbür yanda ise din oyunu aktörlerinin, din tüccarlarının ve Atatürk Cumhuriyet’ine düşman okyanus ötesindeki sahtekarların marifetleri ile yüzleştiriyor.

İyi bir kitap yazmış, ellerine sağlık

Emin Çölaşan-SÖZCÜ 7,6,11

Kimyası Bozuldu, Coğrafyası İyi...Bekir Coşkun-Cumhuriyet

10 Haziran 2011 Cuma, 07:33 tarihinde Bekir Coşkun yazıları tarafından eklendi


Kimyası bozuldu ya:

“Bizden önce doğalgazınız var mıydı?..”

“Yooook...”

“Doğalgaz gelmiş miydi?..”

“Hayııırrr...”

“Biz getirdik... Neydi o öyle eskiden binanın bodrumuna in, çık... Kömürü al, yukarı taşı, bir sürü çile... Ama şimdi ne yapıyoruz?..”

Sessizlik...

*

Çünkü Bingöl’de doğalgaz yok...

Olmadığı için de nereden bileceksin, bodruma inip bir sürü zahmet kömür olmadan çıkılınca doğalgazla ne yapıldığını?..

*

Aslında Başbakan’ın o an yaptığı iş oydu:

Gaz vermek...

Nitekim arkadaşın her gelişinde gösterdiği 1945 yılı ekmek karnesi ile, en az üç çocukla, çocuk başına verilen 47 lira aylıkla, dinle, imanla gazı alan Bingöllüler bir önceki seçimde tercihlerini yapmışlardı:

3-0...

AKP; yüzde 71...

CHP; 4.3...

*

Çarpın bunu Türkiye coğrafyasının yarısıyla...

O kara yazgıya ulaşırsınız...

*

Bu seçimlerde de Türkiye’nin kıyı kesimleri hariç, geri kalan coğrafyasında kararı işte yine onlar verecekler...

Yoksa dünyanın hiçbir demokrat ülkesinde, böyle birisi asla “Başbakan” olamaz...

Az buçuk medeni bir ülkede, bunun işlediği suçlardan ve günahlardan bir tekini bile sırtında taşıyanı, devletin kapısından içeri asla sokmazlar...

Kendi toplumunu bölen, kendi devletini bitiren, kendi ordusunu ezen, kendi hukukunu yıkan, kendi aydınını yok eden, kendi milletini korkutan, kendi ülkesini küçülten birisini asla affetmezler...

*

Ama ne yapacaksınız...

Bu coğrafya böyle...

Kimyası bozulduysa da coğrafyadan kazanıyor...

Onda da Bingöl’e “Diyarbakır” dedi zaten...

Bekir Coşkun-Cumhuriyet

-----------------------------
MUHALİF ÇİZGİLER..

https://www.facebook.com/pages/Karikat%C3%BCrler-Muhalif-CIZGILER/186115531419562



Bunama....Cumhuriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun yazdı

08 Haziran 2011 Çarşamba, 08:11 tarihinde Bekir Coşkun yazıları tarafından eklendi

Biraz daha, Kenan Evren 100 yaşında...

Bir asır...

Tam 31 yıl sonra “Niye darbe yaptın” diye sordular ona...

Ne desin?..

*

Bunamıştır derseniz...

*

Televizyonda Mehmet Ali Birand Başbakan’a sordu:

“Hopa’da ölen öğretmeni sonradan aradınız herhalde değil mi?..”

İletişim çağı tabii ki...

Öbür dünyayı arayıp rahmetliye “Öldün mü?.. Sana Allah rahmet etsin...” dememiş olsa, televizyonlarda dönüp duran “Aynı dağın yeliyiz biz” şarkısının havasına uymayacak...

Zaten Başbakan olumlu yanıtladı:

“Arkadaşların özel kalemden şey yapmış olmaları lazım...”

*

Kenan Evren ise bunamamış...

Takır takır yanıtlıyor:

“Bugün de yaparım...”

“Neyi?...”

“Darbeyi... Bugün olsa yine yaparım... O sabah baktık ki olmuyor, netekim sonra......”

Nasıl karar alındı, hangi yasa maddesine göre, kimlerle konuşuldu, neler denildi?..

Darbe öncesi kaç kişi öldü, tek tek

hatırlıyor...

*

Bu?..

Hopa’da bir kişi öldü....

Hatırlamıyor...

Ölüyü aradı mı, aramadı mı?..

Belki de telefona çıkmadı rahmetli...

Emin olmadığı için “Özel kalem şey yapmış olmalı” diyor...

*

Yani ben şimdi kafamı stüdyoya uzatıp desem ki:

“Mehmet Ali Birand ve Başbakan... Rahmetli cevaben sizi arıyor...”

Yeridir...

*

Birisi 31 yıl öncesi 12 Eylül Türkiyesi...

Birisi geçen gün Hopa ilçesi...

Hopa’da arkadaş gazlayıp kaçtı... Polis otobüsten düştü... Emekli öğretmene biber gazı sıkıp öldürdüler... Vali gitti geldi... Emniyet müdürü görevden alındı... Jandarma komutanı gitti... Öğretmeni öldürenler tüydü...

Başbakan rahmetliyi aradı mı, aramadı mı, hatırlamıyor...

*

Bir de 31 sene sonra, 94 yaşındaki Evren’i sorguluyorlar...

Bunadınız valla...

Bekir Çoskun..cumhuriyet..
-------------------------------

Karikatürler - Muhalif CIZGILER
https://www.facebook.com/pages/Karikat%C3%BCrler-Muhalif-CIZGILER/186115531419562

Nefret Kazanmasın...Bekir Coşkun...07 Haziran 2011 Salı

Bekir Coşkun yazılarıİnsanoğlu nefreti durdurmak için çok uğraştı...

Yasalar, tabular, kurallar...

Dinler, aslında nefreti durdurmak içindi...

Olmadı; bekçiler, polisler, hâkimler, mahkemeler...

Hapishaneler yaptı insan; içine nefreti kapatmak için...

*

Ama nefret her zaman bir yolunu buldu...

*

Ve nefret yüzünden, tarih normalinden daha uzun yazılır...

Kısaca “güzel günlerdi” demek yerine...

*

Nefreti iktidar yapmayın...

Şu sıralar bütün gün televizyonların karşısına oturup nefreti dinliyorsunuz aslında...

“Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz” diye yola çıkan ve bir dinin en kutsal mekânlarını dahi savaş araçlarına dönüştürebilecek kadar gizlenmeyen nefretin egemen olmasına artık izin vermeyin...

İyi bakın...

Köpükler saçarak...

Dişlerini göstererek...

Yüzünü buruşturarak...

Yumruğunu sıkarak...

Ve en belirgin sözcükleriyle geliyor nefret...

*

Nefret, nefreti çağırır...

İşte itiraf ediyorum; bu bir nefret yazısıdır...

Ben de nefretten nefret ederim...

*

Nefret başa geçtiğinde; kin, öç, intikam peşine takılır... Ve arkasından gelir sancılar, acılar, gözyaşları...

Nefret öne geçmesin...

Geçerse...

Söylemeye dilim varmıyor; çok kötü şeyler olacaktır bu topraklarda... Ve tarih çok sayfa ayırmak zorunda kalacaktır bugünler için... 

Kısaca “güzel günlerdi” demek yerine...

*

İyi bakın...

Görün...

Bilin...

Direnin...

Herkese söyleyin... 

Bu kez daha farklı; son yumruğu vurmak, son gözü oymak, son başı koparmak, son sesi boğmak için geliyor nefret...

Kazanmasına izin vermeyin nefretin...


Bekir Coşkun-Cumhuriyet

https://www.facebook.com/note.php?note_id=224200930940608

İzleyiciler