Önizleme

21 Haziran 2011 Salı

TATİL HABERİNE YASAK!..Emin Çölaşan - sözcü..

19 Haziran 2011 Pazar,




Bu ülkede nice cumhurbaşkanları, nice başbakanlar tatile çıktı. Medyanın genel kuralıdır. Her olay gibi bunların tatili de izlenir. Kaldıkları yerden dışarı çıktıkları anda peşlerine kameralar, muhabirler takılır ve haber yapılır.            Şimdiye kadar böyle idi!
            Tatilcilerin başında rahmetli Turgut Özal gelirdi. Medyanın kendisini izlemesine hoşgörüyle bakar, ses çıkarmazdı. O kadar ki, denize giren Semranım’ın mayolu fotoğrafları bile boy boy yayınlanır, hiç kimse medyayı tehdit etmezdi.
            Demirel tatile çıkmazdı. Çok uzun yıllar önce bir gazetede sadece bir kez mayo ile fotoğrafı yayınlanmış, göğüsleri ise siyah bantla kapatılıp sansür edilmişti!
            Muhteşem bir espri idi, Demirel dahil herkes gülmüştü.
            Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, rahmetli Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan gibi parti başkanları pek tatil yapmazdı.
            Ancak bir kez Çiller’in boş havuzun içinde yatıp güneşlenirken yukarıdan bir yerden, belki bir apartmanın üst katlarından mayolu resmi çekilmiş ve bir gazetede yayınlanmıştı.
            Gizlice çekilen resim epey olay yaratmıştı.
            Ancak bu liderlerin hiçbiri medya kuruluşlarına önceden haber gönderip “Tatile çıkıyorum, beni izlemeyeceksiniz. Yoksa kötü olur, patronlarınız zorda kalır” demeyi akıl etmemişlerdi.
                            X                                     X                                    X
            Haber kanalları ve gazetelerde hemen her sabah temsilcilerle muhabirlerin katıldığı bir haber toplantısı yapılır. Bu toplantıda o günün gündemi konuşulur, hangi muhabirin nereye gideceği, hangi haberi nasıl izleyeceği karara bağlanır.
            Temsilciler ve yöneticiler, muhabirleri yönlendirir.
            Toplantı bitince herkes o günkü görevinin başına gider.
            Birkaç günden beri bu haber toplantılarında görüşülen bir konu vardı. Hemen hepsinde şöyle konuşmalar oldu:
            -“Sayın başbakanımız tatilde. Acaba onu hangi arkadaşımız izleyecek?”
            -“Sayın başbakanımız izlenmeyecek. Onu rahat bırakacağız…”
            -“Ama başkaları izlerse haberi atlamış oluruz…”
            -Kardeşim emir yukarıdan geldi. İzlenmeyecek diyorum. Biz de izlemeyeceğiz.”
            Bazı dik kafalı, meraklı, hatta haddini bilmez (!) muhabirler meslek aşkıyla sormaya devam ettiler. Aynen şu konuşmalar geçti:
            -“Bu emri veren bizim patron mu, yoksa Başbakanlık mı?..”
            -“Yaaa senin ne üstüne vazife be kardeşim! İzlenmeyecek diyorsak izlenmeyecek. Emir patrondan gelse ne fark eder, Başbakanlıktan gelse ne fark eder. Sen işine bak…”
                               X                                     X                                      X
            Seçim gezilerinde yorulan Tayyip iki gün önce ailesiyle birlikte tatile çıktı. Bodrum’a gitmiş olduğunu dün sadece bir tek gazete yazıyordu.
            Öteki gazetelerde onun tatile çıktığına ilişkin bir haber yoktu.
            Şimdi düşünün, seçim bitmiş ve o ülkenin başbakanı tatile çıkıyor. Bu, izlenmesi gereken bir haberdir.
            Altında beyaz plaka takılmış kırmızı plakalı devlet araçları, Mercedes ve Audi’ler, yanında yine bir koruma ordusu, valiler, kaymakamlar, emrinde gezi tekneleri…
            Böyle durumlarda medya kuruluşları tatil yerine özel muhabirler gönderip izleme yaparlar. Orada ne yapıyor, kimlerle konuştu, nerelere çıktı, denize girdi mi...
            Şimdi ise yasak!
            Dün mutlaka Cuma namazı için camiye gider diyorlardı. Camide izlemek serbest!..Kameralar da bulunur, fotoğraf da çekilir!..Hatta muhabirlere ayaküstü bir şeyler de söylemiş olabilir. Birkaç kamera otelin dış kapısında beklemiş ama beyefendi otelden çıkmamış. Dün saat 16 itibariyle tatil haberi bu kadarcıktı ve sadece iki haber sitesinde vardı!
            Evet, bundan ötesi o istemedikçe yasak!
            Peki bu yasak kararını kim aldı? Tayyip’ten Allah gibi korkan para babası medya patronları mı?..Ya da Tayyip mi onlardan öyle istedi?
Bilemiyorum. Her ikisi de olabilir.
            Her iki şıkta da önemli olan, bu dönemde basın üzerinde kurulmuş olan baskıdır. Basına yasaklar getirilmiştir. Belli konularda haber yapma hakkı elinden alınmıştır.
                              X                                         X                                       X
            İktidar yandaşlarını kastetmiyorum, onların açık yandaşı olmadığını iddia eden öteki gazete ve televizyon kanallarına bakın. Muhabir arkadaşlarımız artık özel haber yazamaz duruma getirildiler. Pek çok bomba gibi, ses getirecek haber, yolsuzluk haberleri, “Aman sayın başbakanımızı kızdırmayalım” diye, medyayı yönetenler tarafından kullanılmıyor ve çöp tenekesine atılıyor.
            O zaman muhabir haklı olarak tembelleşiyor, yakaladığı ilginç haberleri “Bunu nasılsa kullanmazlar, niye zamanımı harcamış olayım” diye yazmıyor.
            Sözünü ettiğim bu medya kepazeliğinin ve korkaklığının istisnaları elbette var!
            “Kılıçdaroğlu bana dedi ki…Bahçeli ile konuştum…Sayın başbakanımız buyurdular ki…Trafik kazasında beş kişi öldü…Dün üç cinayet işlendi…Dolar düştü borsa yükseldi…Havalar soğuyacak…Meclis’te şu oldu…”
            Ekranlarda ve sayfalarda, bizim gazetecilik dilinde rutin dediğimiz bu haberler dışında haber görmeniz çok zordur.
            Biz Sözcü olarak işte bu zinciri kırdık. Emirler bize ulaşamıyor. Özgür gazetecilik yapabiliyoruz. O yüzden yükseldikçe yükseliyoruz.
            Evet, cumhurbaşkanlarının, başbakanların tatile çıkması önemli olaydır ve gazeteciler tarafından izlenir.
            Bir Türk medyası düşünün ki, şimdi bu konuda bile üzerine yasak gelmiştir!
Pes!

https://www.facebook.com/note.php?created&&note_id=227559913938043&id=148269981894650

bidolutv

İzleyiciler